102
Bu kesret âlemin seyrân eyledim
Sabırdan bir büyük kâr bulamadım
Gezdim çâr-kûşeyi devrân eyledim
Sabırdan bir büyük kâr bulamadım
Bir sözünde sâdık yâr bulamadım
Sûret-i beşerde kaldım nikâbda
Sebu'l-Mesânî'de ümmü'l-kitâbda
Bend oldu sefînem kaldı girdâbda
Sabırdan bir büyük kâr bulamadım
Bir sözünde sâdık yâr bulamadım
Bir zamân bekledim gülşen bâğını
Göremedim andelîbin çağını
Cânân çekmiş gider yar otağını
Sabırdan bir büyük kâr bulamadım
Bir sözünde sâdık yâr bulamadım
Ötmez cân bülbülü açılmaz güller
Bozuktur perdeler kırılmış teller
Gideceğim yâre bağlanmış yollar
Sabırdan bir büyük kâr bulamadım
Bir sözünde sâdık yâr bulamadım
Kahramân olanlar hasmını basdı
Kemân-keş olanlar yayını asdı
Bilmem nedir bende feleğin kasdı
Sabırdan bir büyük kâr bulamadım
Bir sözünde sâdık yâr bulamadım
Beni taşlamayın cânım kardaşlar
Dokunur başıza attığız taşlar
Hazret-i Hak kendi bildiğin işler
Sabırdan bir büyük kâr bulamadım
Bir sözünde sâdık yâr bulamadım
Sâlih gibi vardır çok ehl-i diller
Pîr-i Sâmî bahçesinde bülbüller
Solmaz şükûfeler dikensiz güller
Hîç bir goncasında hâr bulamadım
Sâmî gibi sâdık yâr bulamadım
103
Nefha-i Rahmânîden açıldı meydân-ı adem
Kâf u nûn emriyle giydi şekl-i elvânı adem
Mebdei âlem-nümâdır mazhar-ı esrâr-ı Hakk
Nefy ü isbât eylemekdir an-be-an şân-ı adem
Nûr-ı Ekrem Rûh-ı A'zam Akl-ı Küllî hem Kalem
Bunların emriyledir hükm ile fermân-ı adem
Ma'den-i kevn ü mekândır hem o bahrin mâdeni
Sırr-ı mektûm-ı ezeldir sun'-ı Rahmânî adem
Kimini eyler gedâ kimini dehre şâh eder
Her birin bir fen ile eyler yine fânî adem
Ceng eder gavgâ eder (ol) sonra yine sulh eder
Akıtır bir lahzada deryâ gibi kanı adem
Bir taraftan var eder ol bir taraftan yok eder
Doğurur besler kılar yer ile yeksânı adem
Mihr ü mâh arz u semâvât râm olunmuş emrine
Zâhiri Settârı ismin bahri ummânı adem
İsm-i zâtın mazharı "Fevka'l-ulâ-tahte's-serâ"
Zîr ü bâlâ hep ma'âdin bahrinin kânı adem
Âlemi kılmış ihâtâ mecmaü'l-bahreyn odur
Kâfirin küfrü kamu ebrârın îmânı adem
Kabza-i kudrettedir bahs eylemek mümkün değil
Bahr-ı zâtın katresidir sırr-ı Sübhânî adem
Câmiü'l-bahr-ı sıfâttır nüsha-i kübrâdır ol
Gösterir her bir sıfâttan türlü elvânı adem
Kesret ehlinin fenâsı vahdet ehline bekâ
Perverîşi hem hayâtı nimeti nânı adem
Hem ecel derdine dermân bulmadı Lokman Hekîm
Zâhir ü bâtın kamunun oldu dermânı adem
Ehl-i hikmet zerre denli bilmedi ahvâlini
Kimseye bildirmedi sırrını pinhânî adem
Sağı cennet solu duzah batnı haşrin aynıdır
Andadır yevmü'l-hisâbın vezni mîzânı adem
Benliğin şehrin harâb et lâ-mekân şehrine gir
Sırr-ı Hakk'ın mahremi ol eyle seyrânı adem
Yok olacak benliğindir eylegil mahv-ı vücud
Sırfa ergür kalbini ol ehl-i şübbân-ı adem
Aç basîret gözlerin seyr et fenâ gülzârını
Açılır bunca şükûfu gülü reyhân-ı adem
Âlem-i gaybın vücûdun cümle eyler âşikâr
Cennetü'l-Me'vâ misâli arz eder anı adem
Durmaz işler kârbânı bir taraftan var olur
Bir taraftan cezb eder aslına sultân-ı adem
"Küllü şey'in hâlikun" fermânını icrâ eder
İki yüzden celb eder aslına insânı adem
Gir adem şehrine ey dil hikmet-i Yezdâna bak
Âlem-i mülk-i bekâdır sanma kim fânî adem
"Küllü şey'in yerciu" aslına ric'at ettirir
Bir delîl-i pîşvâdır peyk-i Yezdân-ı adem
Hâfız ismin mazharıdır hep hazâin andadır
Câmiü'l-esmâ müsemmâ mârifet-kânı adem
Her ne var arz u semâda halk olan eşyâların
Kıldı cümlesin ihâta hısnı derbânı adem
Ol nazargâh-ı Hudâ'dır beyt-i kübrâ andadır
Hem zuhûr (-ı) "küntü kenz" den oldu a'yânı adem
Bir muhît-i bahr-ı a'zam mevci deryâlar gibi
Âleme verir hayâtı subhı mihrân-ı adem
Ârif ölmekten kaçar mı cânını cânân alır
Kurtarır ağyâr elinden anı şîrân-ı adem
Sırr-ı "mûtû" zümre-i âşıkların bayrâmıdır
Devlet-i mülk-i bekâdır semti seyrânı adem
Gaflet ehli yüz çevirir eyler andan nefreti
Bilmez arkasından alır bâr-ı gîrânı adem
Her belâ-yı renci mihnetten anı eyler halâs
Ehl-i derdin derdlerinin oldu Lokmânı adem
Rûz u şeb cehd et birâder sen seni yok idegör
Mâsivânın zulmetinin mâh-ı tâbânı adem
İşbu deryâlar adem şehrinde bil bir katredir
Yokdurur hergiz nihâyet haddi pâyânı adem
İşbu dehrin şöhretine şânına aldanma kim
Bî-hayât olur kamusu vermese cânı adem
Varlığın sonu fenâdır yokluğun sonu bekâ
Her kemâle irgürür bil cümle noksânı adem
Varlığın cümle ademden almadın mı ey püser
Gelmedin mi bu cihân mülküne üryân-ı adem
Harfi savtı olmayan bir mekteb-i ulyâdır ol
Bunca elfâzın kamu hubb-ı suhandânı adem
Vâsıta oldu arada Hazret-i Rûhu'l-emîn
"Kenz-i Mahfî"den zuhûru Kâf-ı Kur'ân'ı adem
Zâhirâ derler adem şehrinde birşey yokdurur
Nerden aldı bu kadar dürr-i Bedahşan'ı adem
İns ü cin vahşî tuyûra hükm eden bir serveri
Âhiri gör n'etti tahtıyla Süleymân'ı adem
Kuvvetine mâlına mağrûr olanlar n'oldular
Koydu yerler altına birçok Nerimân'ı adem
Bunca davâ-yı enâniyet edenler n'oldular
N'etti Firavn ile bunca ehl-i tuğyânı adem
Âlem-i kesrette çok elvân sûret gösterir
Vahdet içre cân ilinin cümle cânânı adem
Ehl-i vahdet zümresinin yolları andan geçer
Herbirine giydirir esvâb-ı nûrânî adem
Her sıfattan günde yüz bin türlü revnak gösterir
Hem semânın hâveri dehrin gülistânı adem
Irgalandıkça muattar zülfünün her mûyları
Tenlere verir hayâtı bûy-ı rindânı adem
Sahn u sahrâya hayâtı irgürüp bâd-ı sabâ
Arz olur cennet misâli bâğ u bostânı adem
Bir zamânİsmâîl-âsâ bir Halîl'e ol püser
İnkıyâd et nefs-i kebşi eyle kurbân-ı adem
El çekip ağ u karadan farîg u âsûde ol
Nefsi katl et terk-i terk et eyle Süleyman-ı adem
Tâlib-i dînâr olup aldanma dünyâ mâlına
Berri bahri (bî) nihâyet dürrü mercânı adem
Ölmeseydi birbirin yerdi cihân halkı kamu
Hazret-i Hakk'ın bize bu âlî-ihsânı adem
Bu cihân gülzârının bünyâdına oldur sebeb
İlm-i hikmet şehrinin şems-i şebistânı adem
Derdine sabr eyle dehrin Hazret-i Eyyûb gibi
Bir zamân Yûsuf oluben bekle zindân-ı adem
Tîğ-ı cellâd gamzesi bir anda yüz bin kan eder
Âlem-i mülk-i fenânın şâh-ı merdânı adem
Goncadan yüz gösterir bülbülleri feryâd eder
Doldurup bûy-ı Muhammed'le gülistânı adem
Hüsnünü arz eyleyip âşıkların cânın alır
Berk urup vahdet yüzünden nûr-ı lem'ânı adem
Ref edip kesret hicâbın gir muhabbet şehrine
Gir velîler gönlüne seyr eyle gülşan-ı adem
Cennetü'l-Huld içre zevk eder iken Âdem Ata
İftirâk iline saldı Anı şeytân-ı adem
Hazret-i Mûsâ elinde bir dıraht iken asâ
Sâhirin sihrine karşı kıldı su'bân-ı adem
Şübheden kurtarmak için ol zamânın halkını
Batn-ı Meryem'den kılıp nutk-ı Mesîhânı adem
Âlem-i amâda iken cümle esmâlar tamam
Nûr-ı Ahmed'den zuhûra geldi ayân-ı adem
Bir elinde var hayâtı bir elinde zehr-i mâr
Hiç elinden kurtuluşun var mı imkânı adem
Kalbini pâk eyle kim Hak'tan sanâ mihmân gele
Bir gün olur olacaksın sen de mihmân-ı adem
Gelmeseydi âleme Ol kâinâtın mefhari
Hızra içirmezdi katre âb-ı hayâtı adem
Cümle âlem hüsnünün meftûnu olmuşken anın
Kul olup sattırmadı mı Şâh-ı Ken'ân'ı adem
Öyle bir sultâna hâdim olmuşuz ne gam bize
Pîr-i Sâmi olmuş iken şîr-i garrân-i adem
Ol adem şehrinde kurmuştur velâyet tahtını
Cezb eder mülk-i bekâya cümle yârânı adem
Tende lahmi Sâlih'in eşyâda sehmi kalmadı
Murg-ı cânı per açıp kılmakta cevlân-ı adem