Nevrasteni (Sinir zafiyeti): Sinir sistemi fonksiyonunda aşırı çalışma sonucu baş gösteren zayıflık ya da bitkinlik durumu.
Belirtileri: Çabuk yorulma, bedensel ve ruhsal güçsüzlük duygusu, baş ağrısı, kol ve bacaklarda ağrılar, ter boşanması, uyku bozuklukları nevrasteninin belirtilerindendir. Unutkanlık, dalgınlık vardır. Neşesiz ve mutsuz bir görünümleri ve karamsar bir hâlleri görülür.
Huzursuzluk, çabuk yorulma, dikkat dağınıklığı, sinirlilik gibi durumlarla kendini belli eder. Çok ateşli hastalıkların nekahat devrelerinden sonra da ortaya çıkabilir.
Prof.Dr. Sandıkçı, yorgunluğun en sık nedenleri olarak aşırı egzersiz, uyku bozukluğu, beslenme yetersizliği, kondüsyon eksikliği, üst solunum yolu vb. sebepler belirtmiştir.
Nevrasteni (Sinir zafiyeti), Üç güncel nevrozdan birisi için kullanmıştır. İncelenme alanı olarak artık yerini "depressif nevroza, bunaltı nevrozu"na bırakmış hastalık. Belirtileri aşırı içe kapanıklık ve anti-sosyallik olan şizofreni tipidir. Nevrastenik şizofren insanların odalarına kapandıkları bilinmektedir.
Nevrasteni (Sinir zafiyeti)
Zihin ve vücudun aşırı derecede yorgun düşmesi sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Üzüntü, sıkıntı, endişe, yeteri kadar dinlenmeye vakit ayırmadan uzun süre çalışmak, bazı mikrobik hastalıklar ve sinirleri uyarıcı ilaçları uzun süre kullanmak nevrasteni için gerekli olan zemini hazırlar. Kişi gerçekte hasta olmadığı halde bazı organlarının hastalığından yakınır. Çabuk yorulur, çabuk sinirlenir, huzursuzdur, baş ağrıları vardır. Bazen de gözlerinin iyi görmediğini söyler. Dikkatini toplayamaz, uykuları da normal değildir. Cinsel ilişkide başarılı olamadığını, hazımsızlık çektiğini, vücudunun her yerinin ağrıdığını söyler.
Tedavi amacıyla, ılık duş almak, istirahat etmek, vakit buldukça açık havada dolaşmak, günlük sıkıntılardan uzaklaşmaya çalışmak, hazmı güç şeyler yememek, kahve ve sigarayı terk etmek gerekir. Beden hareketleri veya bahçe işleri ile uğraşması yararlıdır. Kapalı yerlerden uzak olması ve açık havada dolaşması gerekir.
Tedavide en önemli husus, kişiyi yoran ve zihnini meşgul eden hususlardan onu uzaklaştırmaktır. Bunun için deniz kıyısında veya bir dağ köyünde bir müddet tâtile gitmesi tavsiye edilir. Telkinin de faydası vardır. Mâneviyâtı kuvvetli olan şahıslarda bu gibi rahatsızlıklar pek görülmemektedir. Namaz kılmanın ve Kur’ân-ı Kerîm okumanın karamsarlığı giderici, sıkıntıyı önleyici tesirleri vardır.
Nevrasteni
Nevrozların en yaygın tipi olan nevrasteni ilk kez 1869 yılında American
Psikiyatrist C. Brid tarafından tanımlanmıştır. Yazarın düşüncelerine göre
sanayinin süratli gelişmesi ile ilgili olarak oluşan stress bu hastalığın
meydana çıkmasında önemli rol oynayan etkenlerdendir. Hastalığın klinik
görünümünü oluşturan temel semptom yapısı astenidir. Hasta en basit bir işi
gördüğü zaman bile çok çabuk yorulur, ruh hali değişir, en basit sebebe bağlı
affektif tepkiler ortaya koyar. Çeşitli tiplerde ortaya çıkan uyku bozuklukları;
geç uyuma, yüzeysel uyku, kabus görmeler, uykudan uyanırken kendini mutsuz
hissetme v.s. gibi belirtiler tesbit edilir.
Hastalığın kliniğinde dikkati çeken üç aşamayı görmek mümkündür.
a- Hipersteniya
b- Huzursuz edici zayıflık
c- Hiposteniya
Nevrasteninin seyrinde peşpeşe zayıflık tesbit edilen bu aşamalara bazı
araştırmacılar hastalığın sub-grupları gibi yaklaşır.
Hipersteni aşamasında rastlanan başlıca belirtiler; uyarana karşı hassasiyetin
artması, sabırsızlık, sebatsızlık, çabuk sinirlenme ve dikkatin bozulmasıdır.
Bazı durumlarda "astenik mentizm", yani düşüncelerin karmaşıklığı
tesbit edilebilir. Bir müddet geçtikten sonra hastalığın kliniği tedricen
değişir, huzursuz edici zayıflık belirtileri; genel zayıflık, ruh halinin sık
sık düşmesi, uykuculuk gibi belirtiler ortaya çıkar.
Hastalığın sonraki aşaması hiposteni; ruhsal ve fiziksel yorgunluğun baskın
olması ile ortaya çıkar. Yukarıda belirtilen aşamaların süresi hastalığın
ağırlık derecesinden, organizmanın bireysel direncinden, en önemlisi ise
hastalığın oluşmasında temel bir yer tutan zararlı etkenlerin (ruhsal
travmalar, gerilimli çalışma ortamı, toksik nedenler v.s.) devam etmesine
bağlıdır. Bazı durumlarda hastalık aylarca devam edebilir. Bazen ise yıllarca
sürebilir. Bu durumlarda kişiliğin nevrotik gelişimi ihtimalini düşünmek
gerekir. O. V. Kerbikov (1958) nevrotik oluşumun başlıca nedenini uzun süre
devam eden ruhsal travma ile izah etmektedir ve şahsın bu etkinin mengenesinden
sıkışıp kaldığını belirtmektedir. Bu dönemde nevrotik belirtilerle birlikte
hastanın kişiliğinde ortaya çıkan bazı değişiklikler (gereğinden fazla heyecan
reaksiyonları, genel yorgunluk, küçük sebeplere bile sinirlenmek, affektif
tepkiler ortaya koymak v.s.) ön plana çıkar ve sanki şahsın devamlı bir
karakteri durumuna dönüşür. Hastalar kendi eylemlerine karşı iç görüş
kazansalar da onları huzursuz eden belirtilerden sıyrılmamaktadırlar.
Nevrasteni döneminde, bir kaide olarak, vejetatif sinir sisteminin normal
aktiviteleri değişir ve bunun sonucunda iç organların disfonksiyonu ortaya
çıkar. Beynin kortikal ve subkortikal bölgelerinin nörodinamiğinin bozulması
sonucunda oluşan bu gibi haller hiç bir organik temeli olmayan fonksiyonel bir
patoloji gibi değerlendirilir.
Vejetatif sinir sisteminin bozulması neticesinde ortaya çıkan evrensel
belirtilerden biri de başağrısı ve başdönmesidir. Spesifik künt, sıkıştırıcı
ağrılar şeklinde olan başağrılarına hastalığın tüm dönemlerinde rastlanır.
Diğer vejetatif belirtilerden nefes darlığı, kalp çarpıntısı, kalp bölgesinde
künt (bazen aksine saplanıcı) ağrılar, periferin uyuşması mevcut olabilir. Bazı
hastalarda gastrointestinal sisteme ait bozukluklar, meselâ, mide ve
bağırsaklarda rahatsız edici hislerin duyulması, iştahın bozulması, kabızlık
(veya sık sık defekasyon ihtiyacı), mide hıçkırığı, geğirme v.s. belirtiler
gözlenir. Gösterilen belirtiler devamlılık arzetmez, hastanın sinirlenmesi,
emosyonel gerilimin şiddetlenmesi ile ilgili olarak ortaya çıkar. Tesbit edilen
subjektif şikayetlerle birlikte bazen bazı objektif belirtilerde tesbit edilir.
Meselâ, taşikardi, bradikardi, kan basıncının değişmesi, terleme, akrosiyanoz,
v.s. Gösterilen belirtilerin hepsi aynı döneme denk düşmez, onlar ara sıra
birbiri ile yer değiştirerek ortaya çıkar.
İç organların "anormal" faaliyetini hisseden hastalar çoğu durumlarda
dahiliyecilere başvururlar. Nevrozların bilimsel temellerle öğrenilmesinden,
önceki dönemlerde (1950. yılların öncesi) iç organlarında şikayet eden
hastaları "kalp nevrozu", "Mide nevrozu", "Karaciğer
nevrozu" v.s. diye isimlendirirlerdi.
Nevrasteniden sıkıntı çeken hastaların başlıca özelliklerinden biri de onların
son derece, kendi hastalıklarını "abartmalarıdır." Öyle ki,
nevrasteni kendini ağır hasta gibi ortaya koyar, muhtelif hekimlere müracaat eder,
bütün muayenelerden geçmeye gayret ederler. Gerekli psikiyatrik yardımı
alamayan bu tip hastalar çabuk bir ruhî çökkünlüğe maruz kalıyorlar, pessimizme
kapılıyorlar, böylelikle de hastalığın iyileşmesine değil, derinleşmesine
uygunşartlar oluşturuyorlar.
Nevrastenide sık karşılaşılan belirtilerden biri de seksüel bozukluklardır. Bu
gibi belirtiler son yıllarda özellikle gençler arasında yaygınlaşmaktadır.
Korku nevrozu
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Belirtileri
Sık nöbetler ya da uzunca zaman süren korkulu durumlar şeklinde kendisini açığa vuran korku, yalnızlık, terk edilmişlik ya da bunun yol açtığı çaresizlikten kaynaklanır. Aşırı bekleme korkusu, boşlukta yüzen korku, karanlıktan, yılanlardan, kurbağalardan, farelerden aşırı korku şeklinde açığa vurabileceği gibi, kalp atışlarında hızlanma, solunum güçlüğü, baş dönmesi, titreme, geceleri korkuyla uykudan uyanma, sık sık idrara çıkma, genel bitkinlik gibi bedensel korku şeklinde görülür.
Psikanalizde korku nevrozu
Freud tarafından nevrasteniden ayrılarak güncel nevrozlar arasına katılmıştır. Freud'a göre korku nevrozunun nedeni, normal olarak cinsel bir birleşmenin yarıda kesilmesi, dulluk yaşamı, adetten kesilme ve cinsel özdoyuru, el çekme gibi cinsel alandaki aksamalar şeklinde kendini açığa vuran güncel çatışmalarda aramak gerekir. Aşırı çalışma sonucu ortaya çıkan bitkinlik durumları da korku nevrozuna yol açabilmektedir.
Saplantı nevrozu
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Saplantı nevrozu, (Fransızca nêvrose obsessionelle, İngilizce obsessional neurosis, obsessivecompulsive (pyscho) neurosis) hastanın kendisini sürekli olarak duygulara kaptırmaktan, belli düşünceleri aklına getirmekten, belli davranışları bir tören (ritüel) havasında yinelemekten bir türlü yakasını kurtaramadığı nevroz türüdür.
Kimi zaman çok ağır bir durum gösterebilir. Kişinin mesleksel uğraşını sürdürmesine engel olabilir. Gündelik hayatta yaşadığı birçok şeyden kopmasına, düzensizleşmesine neden olabilir.
BUNALTININ ÖZNEL RUHSAL BELİRTİLERİ
• Korku
• tç sıkıntısı
• Gerginlik
• Tehlike beklentisiyle duyulan korku
• Aşın kaygı ve aşın uyanıklık
• Sabırsızlık ve huzursuzlu (yerinde duramama)
• Çabuk yorulma
• Dikkatin çabuk dağılması
• Bellek bozuklukları
• Uykusuzluk
BELİRTİLERİ
Bunaltı nevrozu çeşitli biçimlerde ortaya çıkabilir. Belli bir durumda,
belirti nesnelerle karşılaşıldığında ya da hiçbir görünür neden olmadan belirebilir.
B. tür nevroz belirtilerinin sıklığı, şiddet ve özellikleri kişilik yapısına
bağlı olarak bireyden bireye değişir.
Bunaltı nevrozunda bedensel (somatik) ve ruhsal (psikolojik) kökenli olmak
üzere iki ayn türden belirtilere rastlanır. Belirti ne kadar özgül, yam sınırlan
belirgin ve kesin ise o kadar büyük bir olasılıkla organik kökenlidir. Buna
karşılık dağınık ve betimlenme*: güç belirtilerin ruhsal kaynaklı olduğı.
düşünülür.
Bunaltı duygusal düzeyde korku. güvensizlik, huzursuzluk, hafif uyarılara aşın
yanıt verme ve saldırganlık git* belirtilerle ortaya çıkar. Düşünsel düzeyde
hasta mantık yürütme ve dikkatini yoğunlaştırmada güçlük çeker. Bedensel
bozukluklar arasında ise baş dönmesi gibi sinir sistemini ilgilendiren
belirtilere, deriyle ilgili olarak avuç içi, ayak tabanı ve koltukaltı
terlemeleriyle solgunluk ya da ani yüz kızarmasına, kalp atışlarının hızlanması gibi kalp-damar sistemi
bulgularına, sindirim sis-leminde mide bulantısı, ishal,, kabızlık gibi yakınmalara, kas sisteminde hareket düzensizliklerine, ayrıca sık
idrara çıkma gibi boşaltım sistemi belirtilerine rastlanır.
Utangaç ve güvensiz kişilik yapısıyla bağlantılı olarak geceleri kâbus görme,
idrar kaçırma ve tik biçiminde bozukluklar ortaya
çıkabilir. Bunaltının kronikleşmiş olduğu kişilerde ise genellikle uyuma
zorluğu, derin uyuyamama ve kâbus görmeden başlayarak ruhsal kaynaklı bedensel
(psikosomatik) hastalıklara kadar varabilen belirtiler görülür.
Bu olgularda bunaltının uyarıcı işa-!ret vermek biçimindeki işlevsel yararı ;
artık kalmamıştır. Kişi akılla bağdaşmayan amaçsız işler yapmaya başlar.
Ayrıica ölüm ve delirme korkularıyla beslenen derin bir kaygı
içindedir.
BUNALTI KRİZLERİNİN ÖZELLİKLERİ
Bunaltı krizi, gündüz ya da gece gelebilen, birkaç dakikadan birkaç saate kadar,
hatta bazen daha fazla sürebilen, aynı gün ve gece içinde yineleyebilen
nöbettir. Titreme, terleme ve ağlamayla birlikte hastada şiddetli panik
görülür. Bazen bunlara görsel varsamlar (halüsi-nasyon) ve ani ölüm korkusu da
eşlik eder. Göğüs kafesinde sıkışma duygusuyla birlikte “hava açlığı” belirir.
Hasta sık soluk almaya başlar. Sonunda kandakalsiyum düzeyi düşer ve parmaklarda, ellerde ve ağız
çevresinde duyarlılık belirir. Kas gerginliğine bağlı ağrılarla, kafa arkası
ve alında duyulan inatçı baş ağrılarına sık rastlanır. baş ağrısı akşama doğru artarak bütün başa
yayılır. Kişinin metabolizma ve sinir sistemiyle ilgili yapısal
yatkınlıkları dışında bu bozuklukları ortaya çıkaran etkenler ikiye ayrılabilir.
Bunlardan dış etkenler aile ve toplum kökenlidir. Kişinin aile çevresinde ve
toplum içinde yaşadığı çok olumsuz ve acı veren deneyimler bunaltının başhca
dış etkenlerini oluşturur.
tç etkenler ise ruhsal çatışmalardan kaynaklanır. Doyucuru biçimde çözülemeyen
ya da durdurulamayan ruhsal çatışmalar, kişide sevgisiz kalma, öz denetimini
yitirme, ekonomik çökme (iflas) gibi çok çeşitli korkulara neden olur.
AYIRICI TANI
Bunaltı hem bedensel, hem de ruhsal nitelikli birçok hastalıkla
kanştırılabilir. Dolayısıyla ayırıcı tanı bütün bu olasılıkların
araştırılmasını gerektirir. Vücudun herhangi sistemini ilgilendiren rahatsızlık
belirtilerinin nedenleri ayrıntılı incelemeler yapılarak ortaya çıkarılmalıdır.
Yukarıdaki açıklama anımsanacak olursa şiddetli panikle birlikte görülen
bunaltı krizi belirtileri önemli ölçüde miyokart enfarktüsünü taklit edebilir.
Ayrıca ruhsal çöküntü (depresyon) sendromu da belirgin bir bunaltıyla ortaya
çıkabilir.
TEDAVİ
Bunaltı nevrozunun temeline inen tedavi ile bunaltı krizi tedavisi arasında ayrım
yapmak gerekir.
BUNALTININ ÖZNEL FİZİKSEL BELİRTİLERİ
İstemsiz kas hareketleri
Terleme
Ağız kuruması
Titreme
Çarpıntı
Göğüste sıkışma
Hava açlığı
Baş dönmesi ve “dağılma”
duygusu
Bedensel yorgunluk
Bulantı
“Boğaz düğümlenmesi”
İştahsızlık
Sindirim sistemi bozuklukları
Sık sık idrara çıkma
Gerginliğe bağlı baş ağrısı
Çeşitli fiziksel hastalık belirtileri
Bunaltı Çözücü İlaçlar: Öneriler ve Önlemler
Bunaltı çözücü ilaçlar miyasteni (kas zayıflığı) hastalığında kesinlikle kullanılmamalıdır.
Kronik solunum yetmezliği
olanlarda çok dikkatle kullanılmalıdır. Yaşlılarda karaciğer ve böbrek yetmezliği
tehlikesi nedeniyle düşük dozlarda verilmelidir. Yaşlı
hastada yüksek dozlar zihin karışıklığının artmasına ve beyin ödemine yol
açabilir.
İlacın görece yüksek dozlarda verildiği durumlarda fiziksel ve ruhsal bağımlılığın
gelişip gelişmediği sık aralıklarla kontrol edilmelidir. Bunaltı çözücü ilaçlar
cinsel dürtülerin zayıflamasına yol açabilir. Bunaltının öncelikle cinsel
sorunlardan kaynaklandığı durumlarda kullanılmaları uygun değildir. *
Yatıştırıcılar kan yoluyla anne
adayından bebeğe geçtiği için gebelikte kullanılmaları sakıncalıdır.
Ruhsal çöküntü olgularında yalnızca bunaltı çözücülerin kullanılması doğru
değildir.